Pages

19.11.09

Kamçı Gibi Borç Girince Yiğit Oldum!

Sabah annem tarafından uyandırıldığımda kendimi 23.700TL borçlu olarak buldum. Oysa ki daha bir gece önce, hayallerimi, hedeflerimi intizamlı bir şekilde düzenlemiş, borcum olmadığı için ne kadar şanslı olduğumu düşünmüş öyle uyumuştum. Bir gece önce neler yaşamıştım önce onu hatırlamalıydım. Yine çok içip kredi kartının limitini kendi param sandığım bir dönem mi yaşamıştım? Mümkün değil çünkü içkiyi bırakalı 20 sene olmuş, kredi kartım hiç olmamıştı. Peki bu 23.700TL?

Annem genelde sabahları halsiz bir ruhiyet-i halvet içerisinde güne başlar. Hele bir telefonla uyandırılmak kendisince bir işgence, eziyet, bir çeşit "hiç kimse beni sevmiyor" psikolojisi. Borç tek kalem değildi. Ancak profosyonel bir muhasebe bilgisi de gerektirmiyordu. ilk telefon bir avukattan.

/yazar burda bir telefon görüşmesinden değil bir çok telefon görüşmesinden bahsedeceğini ima ediyor!/

Annem sabah sabah küfredecek gücü bulamadığını düşünerek konuşmanın tam küfürlük kısmında beni uyandırma gereği görmüş. Telefonun diğer ucundaki avukat bizim ona olan 3.000 TL lik bir borçtan ve ödemediğimiz için terbiyesiz, kırıcı, ezici, üç kağıtçı olduğumuzu anlatıyordu. Benim gibi bir adamsanız ve sabahın ilk saatlerinde böyle bir telefon alıyorsanız hiçbir hakarete kulak asmayıp, gerçekten önemli biri olduğunuzu hissediyorsunuz. Çünkü hayatım boyunca 40TL yi geçen bir borcum olmamıştı ve bu beni aslında çok da sallanacak birisi olmadığıma dair tahrik ediyordu. Önemli biri olduğum düşüncesi beni bir anda şımartmış, adama bir tek teşekkür etmediğim kalmıştı. Peki bu borç ne borcuydu? Borcu açıklamasını istediğimde avukat, "işinize gelmediğinde anlamazsınız!" gibisinden bir cümle kurdu.

/afyon patlamamış olduğundan hatırlanamadı tam olarak!/

Bende ona bir cümle kurdum.

/ama burada yazamayacağım!/

Cümlemi çok net bir şekilde anlayan avukat hemen açıklamayı yapıverdi;

Bizim devletle olan bir alışverişimiz vardı zamanın teeeee zamanında bizde dilekçe verdik şuna bi bakın sanki bir yanlışlık var, olurlarınıza arzederiz diyerek. Devlet baba da olayı inanılmaz önemli gördüğünden hemen kendi kendine bi dava açmış; "ne b.k yiyoruz lan biz!" davası. Bizim yerimize avukat neyim tutmuş, davayı kazanmışız paramızı almışız. Biz sorunun çözümüne A4 kağıdına gelişi güzel yazılmış bir dilekçenin hikmeti olarak bakıyorduk. Dava olaylarından haberimiz yok.

/-ki neden olsun? nasıl olsun?/

Avukat davayı kazanınca "eee bizim para nolcak!" diye o da bir dilekçe vermiş, devlet baba da muhatap olarak avukat amcaya benim soy kütüğümü vermiş. Avukat amcada, benim bilgimin olmadığından biligisi olmayarak "paramı niye ödemiyorsun laağğn!" telefonu açmış evime. Durumlar izah olundu, anlaşıldı, öpüşüldü, barışıldı, hallolundu.

Yatağa tekrar yatış pozisonumu aldım hadi neyse hallederiz diyerek ama o sabah tüm kankalar anlaşmış bir kere, annem yeniden kapının önünde belirdi, banka arıyordu. Banka 11.200TL borcumu ne zaman yatıracağımı soruyor, ben telefonun önünde kuyruğuna basılmış rakun sesi çıkarıyordum.

/ziiiyuuuuvvvppp! ziiiyuuuuvvvppp!/

Telefonunu bırakıp kaçasım geliyor ama bir yandan da aile fertlerinin ağzı açık beni izlediğini görünce bu kaçışı başaramıyordum. Yine konunun özetle anlatılmasını istedim. Şu özet;

"Senin senedin bize ciro edildi. Ödeme de namını görelim!"

Ne senedi yua! Manyak mısınız! diye çıkışıyorum, karşıdaki; sen kabakulak değil misin diyor, zort oluyorum. Hadi diyorum şu feysbuktandır. Ama onu da kullanmıyorum. Wordpressi öğrenene kadar neler çekmişim ne feysbuku! Teyzecim kim ciro etmiş diyorum. Dediğim anda zurnanın "zırt" sesini duyuyorum. Ev aldığımız inşaat firması! "hemen dönüyorum!" diye kapatıp inşaat firmasını arıyorum. O mekanın en godoşuyla konuşmak istediğimi belirtiyor, akabinde en godoşu telefonun karşı ucunda buluyorum. Godoşum ne iş diyorum. El Cavaben; Benim daha önce

/4 ay öncesi!/

verdiğim çekin karşılıksız çıktığını söylüyor. Çek bana başka bir inşaat firması tarafından verilmişti. Hemen ona da dönüyorum diye fantezik bir cevap veriyor, diğer inşaat şirketini arıyorum. Karşıdan bir telesekreter;

"aradığınız inşaat firması b.ku yemiştir. Alacağınız var ise ve hala yapmadıysanız üstüne bir bardak su içiniz; for ingiliş press zero!" diye dilimi damağımı birbirine yapıştırıyor. Sabah sabah uykumun bu denli açılacağına ihtimal vermezdim doğrusu.

Tekrar godoşumu arıyorum. "Godoşum durum buymuş ama godoşluğunda bu kadarı ultra godoşluktur. 1. günden insana haber vermeden özelimizi neden bankayla paylaşıyorsun!" diyorum, godoşum, "ticaret" diyor! Telefonla konuştuğum sırada da kapı çalıyor, postacı bir zarf bırakıp gidiyor.

Bankayı arayıp durumu en baştan anlatıyorum; "bak teyze sıcak bir yaz günü, Batman' ın bilmem ne kasabasında doğdum.." filan. Banka durumun tamamını dinliyor ama pek eyvallah demeden telefonu kapatıyor.

Ben, ulan şimdi ne b.k yiyecem psikosuna tam giriyordum ki aklıma postacının getirdiği zarf geliyor. Daha zarfı açmadan başlığını görünce olayı anlıyorum zaten. Başlık şu; "Kredili Yurtlar Kurumu!" Yani devlet o kadar yedin şimdi biraz da öde diyordu. Sırf borcumun merakından zarfı açtım; düz hesap 9.500 borcun var, "öde de nasıl ödersen öde, ha çok delikanlıysan ödeme ama biz daha delikanlıyız!" der gibi mektup, altında borç kağıdı yapmış amcalar.

Hayata bir sabah verdiğim bir selam sonrası açıkçası bu kadar borçlanacağım aklıma gelmezdi. İşte de tam kafama göre takılırım düşüncesi öncesi, bi halt yiyemezsin, akıllı ol duşu olmuştu.

/ve hala öyle...!/

23.700TL borcu öderim. Ama bu borcu ödedikten sora bu kadar acımasız insan içinde aynı merhametim kalır mı? onu bilemem!

0 Kere Tükürdüler, Elhamdulillah...:

Yorum Gönder

Bir de sen tükür şu kulağın suratına!