Pages

30.1.10

Kokuşmuş İç Organlarından Sen Sorumlusun!

Şimdi zaman itiraf zamanı. Tamam artık sabırsal itekleme hücrelerimin pıtır pıtır döküldüğü yerdeyim. Kafamda doldur boşaltların zulmü var. Hayatımda yeni değişiklikler istiyorum. Kendi kendime yaptığım saftirik çürük yumurta kokulu osuruklara neden olan, turp, yumurta, süt sentezi gibi değişiklikler değil adam akıllı değişiklikler.

Botlarımın iplerini değiştirdim. Dolabıma arto'nun fotoğrafını yapıştırdım. Yarım santim uzunluğundaki alaburuz tıraşı saç modeline sahip saçlarımı sağa tarıyorum artık. Ama olmadı mı olmuyor. 170 kişinin sardalya hizasında izlediği, askerlikteki tek değişikliğin sahibi filmlerden de toplu fısırlaşmalardan dolayı bi bok anlamadığımızdan artık sabit kanal olarak sesin çok önem zuhur etmediği görsele dönük fation tv açık kalıyor devamlı suretle.

Şimdi ben buradan bunları yazıyorum ama ben bunun tehlikeli olanını da icra ettim bu hafta başında. Sivil hayatta göz göze gelmeyi beyinsel rolanti sayacağım adamlara böyle mallamasına yakındım. Omuzunda iki çizgiyi mekanı da askeriye göre rütbeli kurum / kuruluş

/kişi demiyorum ki adam değil o belli olsun!/

bu içsel temaşamın yüzüne yansımasıyla bi değişti. Patates gibi ama daha bi yer elması tipinin burun tarafını şöyle önden çekişli araçların ani duruşu gibi bi çekti. "O kadar değişiklik istiyosan senin çarşını iptal ederiz görürsün burda değişikliği!" diye usturupsuz, ukala, mesnetsiz, yersiz bi tehdit savurdu. Hani "adam yerine koymuştum da anlattım" diyecek oldum sonra vazgeçtim. Gram muhabbetten nasip almamış adama, proglamlanmışlığının vermiş olduğu anlayabileceği tek kelime "emredersiniz!" komutunu yazdım döndüm götümü gittim.

Yumurtanın g.te dayandığı o heyecan dolu çarşı gününe yaklaştıkça da bu çarşı olayını halletmem lazım geldiğimi gördüm.Bütün hafta nöbet beklemekten, bıyıklı sakallı gıllı kadınların haşin bakışlarıyla iğrenmekten, komutan nasihati dinlemekten, hep aynı şarkıları söylemekten bıkmış bir asker olarak tükürülen herşeyin yalanmasının daha hayırlı bir harekete daha yakın olduğunu gördüm.

/artık ne tükürmüşsem yala yala bitmedi!/

Askeri ortamda uygun bir ortam sağlayamamanın eşsiz ızdırabının adı bu. Pirim yaptığım tek iş komutanların taklidi. Onu da ilkokula başladığım yıllarda daha anasının süper yuvasında vitaminliğe bile erememiş yavrucanlara yaptığımız için sadece daha fazla abi çekmelerine sebep oluyor. Komutanların kriptolanmış frekanslarına üç cümleden fazla girilmeye çalıştığım an mavi ekran hatasını gözümün dipçiğinde buluyorum.

Neyse artık komedyanın geçmişteki trajedyalardan oluştuğunu savunan psikorokrat görüşün bir mensubuyum. Öyle olmasa babalarımızın askerlik zamanında ana avrat bacı sülale birliği tanımacasına yaptığı cinsel istilanın muhatabı komutan, er ve erbaşları günümüzde yüzü gülerek anlatmaz değil mi?

24.1.10

O Güzel Anın Ölümsüz Karesine Hönkürüyorum!


Askerlin bende arkadaşlık yönüyle ayrı bir tanımı var; daha önce hiç hasbihal olmamış başka başka şehirlerden genç insan topluluğunun en azından hiç olmadı kendi memleketlisini bulmasıyla sevindirik olduğu, takım arkadaşlarından günde sadece 5 saatliğine uyku sırasında ayrı kaldığı bıdı bıdı bıdı... uzatırım da gider. Bizim topluluk geneli okumuş adam olmuş adamlardan ileri gelmiş gibi görünse de yemin töreninde ve buna binayen gerçekleşen fotoğraf çekimi günlerinde

/toplamda 3 gün sürüyor bu fotoğraf çekimleri!/

belli oldu ki erkeğin okumuşu filan olmaz. Erkek erkektir. 50 gün dişi namına gram nasip almayan bir tümen adam, yemin töreninde nümunelilk koyulmuş 2 dişi subayı görünce ne disiplin kaldı, ne hiza, ne de nizam.

Yemin töreni sonrası kaynayan kanları yüzbaşının adeleli kolları yatıştırdı elbette.

/ama kim nereden bilsin ki yüzbaşının en küçük bacısı subay olmuş!/

Asker adam nankör diyor komutanlar katılmıyorum kardeşim. Adamlar hakkını hukukunu aramakta. Yukarda benim asker tanımımı okudunuz buyrun askerin TSK tanımına bakalım;

"Asker ihtiyaçları devlet tarafından karşılanan kamuflaj giymiş paso nöbet tutan kişi."

Tabi burada ihtiyaç kavramının tam olarak açıklanmamasından kaynaklanan talihsiz bir anlam kayması var. İhtiyaç derken bir kısım asker devletin bütün ihtiyaçları karşılamasından yana ki biz öyle devlete pezevenk muamelesi yapan adamların eline elinbe vuruyor, akıllı ol diye uyarılarımızı yapıyoruz. Ama dişili görüp götü düştüğünde de kafasına vurmuyoruz.

/bilmem anlatabildim mi!/

Erkeklerin böylesine zor durumlarını kamuyla paylaştık. Bunun fotoğraflara yansımasını ne siz sorun ne ben söyliyim. Yukardaki fotoğrafı google da kolayca buldum. Fotoğraf komik başlık altında sergilenmiş. Bundan ne anlıyoruz; demek ki siteyi yapan ya erkek değil, ya askerlik yapmamış ya da askerlikte çektirdiği tek bir fotoğraf yok. Toplamda 550 adet fotoğraf çektirdik. Fotoğrafların sadece 3 tanesi değişik. Diğer fotoğraflarda da sadece kişiler değişik pozlar yukarıdakinden daha feci.

/buradaki "feci" siviller için, askerler için mükemmel pozlar var içerisinde!/

Maşallah yazısı, nazar boncuğu, tütsü, taşlama ıvır zıvır yapsam yine nazarlara geliriz, yine geliriz... Bu fotoğraf mevzusunu daha fazla uzatmaya hacet görmüyorum.

Sivil hayatı özlediğimi belirtir, yakında görüşmek üzere esen kalın diliyorum...

9.1.10

Biz Aslında Böyle Dememiştik!


Bu koşu olayına bayılıyorum. Geçiyorum 110 kişiyle koşu vaziyetine, iki kafa sağa sola yapıyorum başlıyorumkoşmaya. Mesafe 3000 metre. İlk 500 de herkes Hüseyin Bolt gibi yardırıyor. Sonra göt, göbek sahipleri yavaştan olmaları gereken yerlere doğru yavaşlıyor. Koşuyu bitirirken tek eksikliğim bir bardak çay.
/koşu boyunca can sıkıntısı işte!/

Bugün yine yardırdık. Ama diğer günlerden farklı bir gün yaşadık. Geçen hafta koşu sonrası ilk 5 kişiye verilen çift çarşı olayı

/olay şu; herkes dışarıya bakarken siz onların baktığı yerde oluyorsunuz hemde 2 gün üst üste!/

milleti baya galeyana getirdi. Kilo vermek için günde 1 öğün yemek yiyenlerinden tutun da bütün gece koğuşta koşturanlarına kadar her türlü hazırlığı yapmış olan birlik kankalarım hemoglobin seviyemin baş aşşaaa edilmesine sebep oldular. Yine o "çift çarşı" kazanan kutsal beşlide yerimi aldım almasına ama şu an klavyeye dokunurken bile ellerim titriyor. Son bin metre yazısını gördüğüm anda gerek nefesimi alacağım yeri şaşırmam gerekse inanılmaz çişimin gelmesi nedeniyle buraya kadar demiştim ama bu satırları yazamayacağımı, internetin bu keyifli dünyasında yer alamayacağımı düşüne düşüne kişisel gazı verdik bünyeye ve 3. bitirdik.

/hamdolsun!/

Yani bunları okumak kadar kolay şeyler değil bunlar. Bütün gece beraber çay içtiğim, kardeşim deyip sırtını okşadığım, sevgilime bir merhaba diyemedim bi kontör kartını gasp edim diyerek futursuzca kontör kartını aldığım arkadaşlarım bütün gece çapraz ateşe tuttular beni ve şahsım dolaylarında yatan diğer silah arkadaşlarımı. Horlama, kükreme, o.surma, sıvazlama, yardırma seslerinin tamamı sabahı ettirmiyor adama. Sabah kendime ilk geldiğimde

/vücudun ses ile beraber destek vericisi o müthiş kokuları bünyeden attığı sıralar!/

kendimi koşar buluyorum. "Koku yok!", "ses yok!" diye bağıra bağıra yardırıyorum inanınız ki. Sonra komutan çekiyor bir köşeye "bağırırken ne demek istedin!" diye soruyor.

/asker bir şeyi dolaylı olarak anlamaz yani!/

Şartların ağır olduğu bir gündü. Bulunduğumuz mevki Türkiye de ekvatora en yakın yer. Ama bugün ayrı bir sıcak olacağı sabah ki şartlardan belliydi; güneş bulutsuz gökyüzüne doğru acımasızca yükseliyor, havada kıpraşım oluşturacak kadar dahi esinti görülmüyordu. Köpeğimiz Raki' nin o gün sağ ağaca değil de sol ağaca işemesiyle de o günün inanılmaz sıcak olacağını garantiliyorduk.

/ki öyle de oldu!/

Bir takım arkadaşlar elbette olayda şikenin varlığından söz ettiler. Bu arkadaşların sayısı 7

/ve bu arkadaşlar koşmayan arkadaşlar arasındalar!/

Neymiş efendim biz olayı sabote etmişiz. Bu kadar sürede o kadar yol gelinmezmiş. Yani diyor ki kendi kendilerini çürüğe çıkarmış askerler biz gitmişiz demişiz ki aramızda; şimdi burada 110 asker kişi çok gizli bir meseleyi konuşacaz. geri kalan 7 kişiye sırf ibnelik olsun diye söylemedik ve çaktırmicaz. Olaya şöyle bi futur katalım filan filan filan....

/yuahh! yüzbaşının yıldızı artık!/

Elbette başarının bisürü baltalayıcısı olacaktık ama yemezler. Kendi kendime, kendimi kutlar başarılarımın devamını dilerim.

/amin!/

2.1.10

Aslanlar, Kaplanlar, Ceylanlar, Tosunlar....


Evet 7 yaşımdan beri ilk defa hayattan bu kadar uzaklaştım. Lazım mı? Bence değil. Ama sizvil hayatta götünüzde uçuşan pirelere bomboş yaşamanın hesabını sordum bol bol, öyle bir faydasını gördüm.

En son yazdığımda yine bu paragraflara doğru demiştim ki heryerin bir kokusu var ama tecrübe istiyor ikinci gidişlerde anlaşılması için. Sanki cümleyi bağlamamışım gibi görünmüş demiş birilerini. Ama ben beklemiştim, gerçek tecrübeyi, o kokuyu genzime çekmeyi beklemiştim. Şimdi o kokuyu çekmenin baş ağrısı var biraz. Başka bir problem yok.

/hala kokuyu merak edenlere merak etmeyin diyorum!/

Şimdi Türkiyenin gerçekten enteresan bir yerinde ilk çarşı iznime çıkmanın enteresan hissini duyuyorum. Klavyemin arapça olması bazı kelimeleri yalan yanlış yazmamın sebebidir. Klavyeye baktığım an şaşırıyorum. Karıştırıyorum. Mahkeme katiplerine döndüm. 1994 lerde internetle buluşan güzel devletimiz bu toprakları 13 sene sonra hatırlamış 2007 de insanlar internetle tanışmış. O yüzden daha gençler arasında Counter Strike, Knight türü oyun partileri baş göstermemiş.

Geçenlerde tüfweğin üstüne el basma ile başlayan hakiki askerlik süreci şimdilik gözlerinde sevgi ışıkları taşıyan komutanlarımızın, gül bakışlarıyla tam bir motivasyona dönüşüyor.

/siz yukarıyı takip ediliyorum ihtimaliyle yazdığımı bilinde okuyun!/

Gerçekten marjinal değişiklikler gözledim ilk kez çarşı iznine çıkınca. Ne bileyim en son bu klavyenin Türkçe modeliyle yazarken ayaklarımda nasırlar, sağ elmacık kemiğimin üzerinde G3 piyade tüfeğinin açtığı yarık filan yoktu. Şimdi sadece bana verdiği fiziksel değişiklikleri anlatarak acınma mevzisine girmeyelim. Ömrü hayatı boyunca tek bir kazak kazak katlamamış olan ben kabakulak artık kendimi bile katlamadan uyuyamıyorum.

/güzel bir deneyim şimdilik!/

100 kişiyle aynı koğuşta yatıyoruz.

/50 ranza*2= 100 yatak + 100 adet 25cm2 dolap/
Bildiğiniz oda gerçi ama bu kadar muhtevatın aynı odada olamayacağını emreden depğerli komutanlar, dil bilimciler ve fizikçiler bunun için yeni bir tertim üretmiş. Koğuş demişler. Ha kimsaenin bundan yakındığını görmedim. Ki askerde neyi nereye şikayet edeceksin. Yani çıkıntılık yapsan da desenki "pek değerli komutanlarım ben 100 kişiyle aynı yerde kalmak istemiyorum." Hemen yersin ağırlığında fırçayı gider yatarsıon paşa paşa 250 kişilik koğuşta.

Herşeyin bir kuralı var ve kesinlikle esnemesi yok. Biz acemicikler olarak başlarda en fazla adrenalin ile selam verilecek verilmeyecek halleri karıştırıyorduk. 2-3 arkadaş yüzünden 500 metre sürününce artık öyle bir problemimiz de kalmadı çok şükür.

Bilgisayarın klavyesine alışamadığım için çok içimden gele gele yazamadım. Ama daha çok çarşılar var önümüzde. Bakalım diyorum. Şimdilik esen kalın.