Pages

16.11.09

Ham Yapmaya Hazır Abazancanlar!

Okuldan tanışık olduğumuz, yeni atanmış öğretmen bir arkadaşı ziyaret için yakın bir şehrimizin uzak bir ilçesine doğru yola çıkıyorum. Esasen arkadaşımız ilçeye bağlı bir köyde ingilizce öğretmeye çalışıyor.

/çalışıyor çünkü çocuklar akıcı bir şekilde Türkçe konuşamıyor!/

Boş zamanlarında çocuklara Türkçe öğreterek hem kendi işini kolaylaştırma, hemde can sıkıntısını giderme gibi bir çözüm bulmuş. Her sözleşmeli öğretmen gibi o da, bir sonraki atamalarda buralardan gidebileceğini düşünüyor. Ancak kendisini 3 yıllık bu köy hayatına daha fazla alışmış olarak buluyor, dönüşünün "kentten köye" tarafından daha zor olacağını düşünüyorum.

Aslında köyle ilgili en büyük sıkıntı da büyük şehire alışmışlık. Yoksa hemen hepimiz realitesini bilmeden "gezelim görelim" programında gördüğümüz inanılmaz yeşillik, ortasından nehir geçen, insanların ultra temiz yüzleriyle karşılaştığımız köylerde "heidi" yaşamı istemişizdir. Bu kof istekler belki "bir gün emekli olunca" gibi daha fazla fantezi içerebilir ancak çok büyük bir yüzdelik için hiç yaşanmamış bir tecrübedir.

Arkadaşımı üniversiteden tanıyorum demiştim. Kendisi üniveritemizin en çapkınları arasında, en çapkınının kız arkadaşını da ayartmak suretiyle liderlik koltuğuna oturmuştur. Bu kuzu, keçi, inek, eşek dolu hayat en başta hiç sarmamıştı. Bana ilk itirafı, köydeki erkeklerin %85 inin ilk cinsel tecrübesini eşeklerle yaşadığı ve aslında bu tecrübeyi kendisinin de merak ettiğiydi.

/ki merak neden başa bela burdan anlaşılsın!/

Konumuz yeni gelen öğretmenlerden açılıverdi. Yeni gelen öğretmenlerin birinin bayan olduğunu ve biraz marjinal bir tip olduğundan bahsediyordu. Kafamdaki marjinal tiplere hemen bakıyor birine benzetmeye çalışıyordum.

/Hande Ateizi, Helin Avşar, Aysun Kayacı Arto, VJ Bülent...vs!/

Kızın köyde yaşadığı problemlere değiniyordu. Bende kafa sallayıp duruyordum.

Arkadaşımızdan ilçede konakladığını, birkaç dakika sonra da köy arabasıyla ilçeye hareket edeceğini öğreniyorum. Arkadaşımı eşekleriyle başbaşa brakarak müsade istedim. Köy çevrenin en büyük köyüydü. O nedenle Köy arabası denince aklınıza hemen "çiçek abbas" minibüsü gelmesin. Gerçekten binilebilir, özel tezek kokusu giderici, gideremese bile azaltıcı bir sürkilasyon sistemine sahip araç.

Derken kız yavaştan geliyor. Ben şaşırıyorum. Zira gerçekten arkadaşımızın söylediği kadar hatta çok daha fazla marjinal bir kız. Enteresan makyaj ve saç rengi, göbekten iki parmak yırtık bir penye, konvers sıçan modeli ayakkabılar, fileli çoraplar ve diz kapağının 4 parmak yukarısını gösteren, önden derin yırtmaçlı modern ötesi etek, köy ahalisinin fistanlı demode düşlerinde fantezi devrimi yapıyor.

Arabada onun olduğu bölgede inanılmaz bir yoğunluk var. Hani kız Allahtan elinde cep telefonu, mesaj yazarken tüm bu ilgi alakaya nötr halde duruyor. Kızın havaya vereceği tek bir pozitif elektronu paramparça etmeye hazır bir otobüs dolusu erkek var. Akıllarda ilk deneyim, ilk gözağrısı karakaçanlar da olsa, böyle birşeye otobüste kim hayır diyecekti ki? Kıza en yakın olanlar zaten hemen farkedilebiliyordu. Kızın herhangi bir uzvuna kolu çarpan köylülerin gözlerinde 45 derecelik bir kayma, ağızda aynı açı derecesinde bir açılma meydana geliyordu. Benim hayret ettiğim kızda hiçbir rahatsızlık belirtisi yok. İçimden Aysun Kayacı da olsa rahatsız olmazdı demekki diye geçiyor. Derken birden kız mesaj yazan eliyle şöyle arkadaki kalabalığı biraz dağıtmak ister gibi hareket ediyor. Anlaşılıyor ki kız o ana kadar topluluğun "hadi kızı ayaküstü paramparça ettik birazda doğaya, kuşlara bakalım!" diyerek dağılacağını düşünmüş ama yavru ceylanım sen vaka-i adiye diye öyle giyinirsen olayın sonu böyle bir vukuat-ı adiye olur.

/diğer bir değişle nefs-i müdafa! yani önce sen kendine acıyacaksın arkadaşım!/

Derken kız indi. herkes rahat bir nefes aldı. herkesin kıza doğru "o benim karım lan!", birbirlerine doğru "bakmayın yengenize yırtarım!" bakışları "karakaçanım şimdi napıyodur!" bakışlarına döndü. Yani artık herşey normaldi. Son aldığım haberlere göre bayan marjinal araya koydurmak istediği tonla torpile rağmen yerini değişememiş. Bir sabah ansızın "bidahha gelmem buraya ben bikeremmm!" diye isyan ettikten sonra köye geri de dönmemiş. Sanırız müreffeh bir yaşamı var artık.

/yok sanmıyoruz, umuyoruz!/

0 Kere Tükürdüler, Elhamdulillah...:

Yorum Gönder

Bir de sen tükür şu kulağın suratına!