Pages

31.10.10

Tersi De Mim Düzü De Mim!

Mim olayında jübilemizi Mustafa Türkan kardeşimizin yolladığı mim ile yapıyoruz. Zaten blog olayına daha alışmamışım bu mim filan iyice sözlük zamanlarını burun önünde tüttürtüyor. Ama gerek mimin sahibi nedeniyle gerekse konusu nedeniyle bu mimden elimi çekmek mümkün değil. Mim elimize alığımız kitabımızın 55. sayfasından bir paragraf yazmayı gerektiriyor. O zaman yazalım;

"Devletin iktisadi hayata müdahale etmesi lüzumsuz. Adalet ve emniyeti sağlasın, yeter. Güven içinde yaşayanlar kollarının ve kafalarının var gücüyle çalışırlar. Ne hazin tezat? Liberalizme karşı olanlar Batıdan gelen mamüller ve lüks eşya içinde yüzüyor. İkdisadiyat için yıkıcı, siyasi bakımdan utandırıcı bir davranış. Düşünceye gümrük duvarı koymak abes. Mühim olan bir an önce iktisadi bağımsızlığa kavuşmak."

Cemil Meriç, Ummandan Uygarlığa.

3 işiye çıkıyormuş loto ancak baktık ki 3 kişiyle okey tamam olmuyor 4. müzü ekledik. Hem mimin güzelliğinden, hem de ne okuyor diye merak ettiğimizden ;

8ex-en8, Pippi Haşmet, Azzeben, Bi Dost

Hayırlı olsun efenim. Böylelikle mim olayının da mimini mimlemiş olduk. Bundan sonraki mimler için Edward ile görüşeceksiniz.

*Bakma öyle gözleri kısılıltıp yazı edit oldu patatesli pohaçam..

30.10.10

Benim De Söyleyeceklerim Vardı Ulan!

Kızların o sesi kısılasıca kriptolu kriptolu konuşmaları, karşısındaki erkek suretine, mimiklerine yaptırdıkları açma germe hareketlerinin bir anlamı olmalı. Kız konuşuyor karşında acılı bir durum anlatıyor sırıtıyor diye sırıtıyorsun. Komik bişe anlatıyor üzülüyor sen de üzülüyorsun. Ne anlatacağının kararında ne susacağının. Masadaki kül tablasının etrafında parmağını çeviriyor sen de çay bardağınla oynuyorsun. Saçıyla oynuyor, sakalını sıvazlıyorsun. Beden diline have/has takısı alan bütün salak halleri o yapıyor diye sen de present halin simple'ı oluyorsun.. Beni normalde izaha getireceğim konu mühim olmasa bu tiplerle yan masaya bile otutturamazsın. Ama brehh işte brehhh...

Neyse kız kısmı işte iki alkol aldığında başlıyor başı oynamaya. Hal bu ya başı oynayan maddelerin götüde oynar. Ha bu bide uzayda yer kaplıyorsa işte buna.. Ya ziktir et onu şimdi. Kız içti arkadaşım kısacası. Ama ne içti. İçti de çekti elini saçından, kıçından kül tablasından. İstediğim paso konuşan, anlatan kız modeli değildi aslında bişe izah etmem lazımdı ama hiç değilse elimiz oramızda buramızda değildi.. Sorularım vardı işaretleri götüme çok az mesafede pusu atmış. Def etmeliydim onun içinde cümle kurmalıydım ama kurdurmadı vatandaş kişi. Az önce her tarafı elleyen kız şimdi sadece konuşuyor ve acayip ağlıyordu. Ama anlattıkları flash tv' de kocasını küçük bacısına kayarken yakalamış kadının hazin hikayesi kadar ilginçti gerçekten.

Ertesi günü bi buluşma teklifi daha aldım. Ses çok tedirgin ve telaşlıydı. Çevresinde seksi halkalar çizmek için bir kül tablası bulamamış kadın vardı seste. Neyse benim söyleyeceklerim de arada nanay olmuş ertesinde ben de söyleyeceklerimi hızlıca söyler kalkarım dedim eyvallah dedim. Daha oturur oturmaz "dün ben sana ne anlattım?" diye sordu. İçki işte bu her kötü itirafın anasıdır bebeğim. Ben de anlattım sakince. "valla Hülyacım geçen hafta sen bide Osman bizim Tunaların evinde hoppidi hoppidi yapmışınız. Arada senin bekaret bizlere ömür olmuş. Ama bekaretin bereketi işte yanınızda hap varmış filan....". Oha dedi. Ben de gerçekten bi tarafsız gözle baktım da orda "hoppidi hoppidi" ifadesi sanki biraz kaba gibi durdu. Ama geri adım atmadım "valla sen aynen böyle anlattın. Hatta Osman şapmış bah ona bayılmışsın..." diye mevzuyu zengin içeriğe boğacaktım ki "neyse işte öyle Hülyacım" dedim kapattım. Zeytin yağı salgıladım üste çıktım. Baktılar kaliteliyim, yaprak dolmalarına karıştırıldım. Lezzetime doyulmadı. Ellerine aldılar beni hafif sıktılar sonra o dayanılmaz lezzete eriştiler.

/sen acıkmışın dayı, o yol Manavgata gider yanlış yere saptık dön geriye.../

Ağladı baya. Artık dünden kaldı da ben mi farketmedim bilmiyorum da gözleri aynen bi tavuk götünü andırıncaya kadar ağladı. Bizim konu piç oldu arada tabi. Neyse sustu yine başladı kültablasıyla uğraşmaya laa havlee demeye kalmadı yine başladı. "ya kabakulak ben kendimi niden biraz oruspu hissetim ki?"

Şimdi öncelikle taktir edersiniz ki orda "oruspu" değil "orospu" olacak. Biliyorsunuz oruspu Kemer yöresinde tatile gelen çılgın rus kadınlara çılgın türk gençlerinin koyduğu genel bir isim. Bir diğer konu "biraz orospu" diye bişe olmaz. O küçültme kelimeleri böyle şeylere küçüklük sıfatı versin diye ortaya çıkarılmamış. Ayrıca öyle sevgiliyle hoppidi hoppidiler de hemen kızı orospu etmez. Ama kadın kesin eder. Sorgusuzca sevişmiş her maktülde görüldüğü gibi Hülyada' da sorgusuzca sevişmeden sonra yapılan sorgulamanın getirdiği pişmanlık var. Ama o pişmanlığın süresi genellikle 3 ile 7 gün arasında değişir ki bu süre zarfından sonra Osman'a tekrar telefon açılır tekrar zarf atılır.

Ama esas dikkat edilmesi gereken mevzu, o göz yaşları hiç bir vakit doğum kontrol haplarının yerini tutmaz. Sonra nur topu gibi bi çocuk haberi aldığında Osman büyük ihtimalle "aradığınız kişiye ulaşılamıyor" kadar uzak bir yere taşınır, siz de o nur topunu nerenize sokacağınızı şaşırırsınız. Ha bunda Osman' ı ve ırkdaşlarını yaradılış olarak pesefenk olarak görürseniz o zaman yanlış olur. Öyle her cinsel talebin arka planına "erkeklerden nefret ediyorum. hepsi kocaman bi pesefenkmiş" dersek, Fatmagül sosyolojisini anlayamayız.

Tabi benim Hülyaya konuşacağım konu prefabrik bir evin çatısına kaynak oldu gitti. Ama şu kadar söyliyim; durum çok vahim.

foto sahibinin eline sağlık

21.10.10

Yavaş Hırslı Çocuk Belin İncir!

Selam gülhane çocuğu. Sen yada siz alayınız yada topunuz. Kendini nasıl karizma bir şekil istersen öyle an, andır ama anırma. Ben seni yazı bitene kadar  dillidüdük diye anacağım. Sonrasında bunu değişmek senin elinde. Bunu bir zeytin dalı belle öyle başla...

Dillidüdük nedir? neye yarar? neden sen?

Dilli düdük nedir, neye yarar?

Dillidüdük av mevsimi, beyni anca o düdük kadar sese yeten genellikle beyinleri kuş kadar bilemedin çük kadar olan hayvancıkları avlamakta kullanılır. Ayrıca tarkan şarkısıdır ki o da senden bana hediye olsun. Şimdi ilk paragraftan yükselttiğin adrenaline bir tatmin-i ego olarak. 

Sakinleş düdük. Senin sandığın kadar belinden aşağı vurmayacak bu çocuk sana. en azından senin vurduğun gibi vurmayacak. Bil ki kelime yeri gelir savunma sanatı olur yeri gelir mizah olur ki o da nerene vurur belli olmaz. Aman dikkat.

Gelelim neden dillidüdüksün ona.

Bak gözlüklü. Çıkar at gözlüklerini duyumsa, sağı solu gör. Sahibin saldırırsın korkusuyla taktı onları ama sen kendine güven. Farkılığa her sinirlendiğinde 10 a kadar say. Ötme ve kişneme tedbil-i mekandaki ferahlığı götüne hizzala serinlet onu ve kendi doğrularına yenisini eklemeye çalış. Korkma! Yer yer üstünü çiz. altından apostorof çek ben sana bunları yapabilirsin diye söylüyorum. Yapamayacağını bilsem git bi pet şişeye çişini yap ama sonradan sakın içme diye nasihat veririm.

/bah burda beyinsiz değilsin demek istedim!/

Şimdi dillidüdük. 4 mevsimin aynı yaşandığı 4 köşenin aynı yere baktığı bir tek kutuplar vardır /ki kutup ayıları öpsün seni/ oralar bile 4 gözle beklemez herşeyi kendi istediği gibi görmek isteyeni.

Tek cümlelik sorunsal yapabilirdik mesela "sen kimsin"le başlayıp "godumun hüdüğü"yle biten, araya nahoş kelimelerin serpiştirildiği ama yakışmaz. Ne yakışmaz sorusunun yanıtı; dillidüdük olmak.

Klavyeyi görünce insanlığın kaybetmeyi ben mirc zamanlarında kaldı sanardım. Ne çok da gelmiş senin gibi nicesi. Şaşırdım. Hayret.

Bak senin bu hümanizma karşıtı tavrın beni ziyadesiyle tahrik etti gerçekten ve sana bir iki nasihat etmek geldi içimden yitiğim. Yiğit değil bah yitik. Dünya olmuş olalı senin gibi yitikler geldi. Bu da bundan sonrasında da olacağının işareti.

Fikrin mi var? O zaman birşeyler bilmen lazım;

Senin için bir de maddeliyorum hayrına. Sen de oku artık ne çıkarsa bahtına düdükçüm.

1- Fikrini adam akıllı savun. Götüne taktığın poşeti bir çıkar içindeki sıçmıklara bak ve bizi de düşün. Biz o kokuyu çekiyoruz yapma.

2- Türbanlı kız da sevişir düdük, Hatta 3 kilo kusuncaya kadar içkisini içer. Kabul et. Hakaret etme. Ha içmenin sevişmenin tekeli senin elindeyse bu gidişe bir dur de. Ama ne dedik?; Klavyeyi görüp de hayvana dönüşmeden insan gibi. Yok sevişmenin, göt göstermenin, içip içip kusmanın tekeli sende değilse burada "sana ne" sorusu devreye girer ki bakma öyle sinirli sinirli. Bişey soruyoruz cevap ver sana ne?

3- Öyle başa Atatürk' ü koyupta miğferini kutsaldan edinme düdükçüm. Çok bayat oluyor zira. Statükonuzun sonuna gelmiştik hatırladın mı? Millete onun bunun arkasına sığınıyorsunuz diyordunuz Atatürk' ün tam arkasından sonra delikanlı olan arkasına sığındığını bıraksın da kendi olarak gelsin demişlerdi. Herkeşler de kabul etmişti. Delikanlı olamıyorsan raconu bozma bari.

4- Gaza gelme düdük. Altına yorum yapanlar senin copy/paste sürümün bunu unutma. Ha uzun, ince, puslu bir yolda kendi kendine gaz vermişsin, ha o yorumlardan gaz almışsın. Aynısının biraz pembesi..

5- İlla insanlıktan çıkacaksan hayvana değil, bitkiye dönüşmeyi dene. Tamam klorofil edinmen zor olacak ama hiç değilse yeşilliklerden olacaksın. Birilerinin öttürdüğü düdük değil, rüzgarda salınan bir ot olacaksın. Bak bu önerimi iyi dinle. İnsanın elinde düdük olmaktansa, rüzgarın kafanı çevirdiği ot olman senin için daha kıymetlice olur. Ayrıca bizim gözümüzde senin...

6- Eleştiriye açık ol diyecem ama kapasiteni de o kadar zorlamak istemem. Sen sen ol ben seni yine sen diye severim. Ben ve biz. Hatta hepimiz.

7- İnsanlara açık/kapalı diye bakmayacaksın düdükçüm. Açığı da kapalısı da insan. İnsan bu ya hata da yapar doğru da. Kimsenin kapalısı bunu yapamaz açığı şunları yapamaz deme hakkı var. Ben var dedim sen yok anla. Şimdi beyin kıvamını bilmediğimden tersli düzlü yazılyorum. Hangisi denk gelirse...

8- Genelleme yapma düdük. Şimdi ben çıkıp bütün dillidüdüklerin kamışı çüke benziyor, demek ki hepsi küçücük bir çük desem zoruna gitmez mi? Gider... O zaman kitabını aç ve "kişinin kendisini başkası yerine koyma durumu"

/empati/

konusunu oku. Hayatta hep lazım o konu sana. O konuyla alakalı soruyu yapamazsan korum seni sınıfta. Hadi sağlıcakla...

8 maddeye bir de not yakışır...

Sana git dindar ol demiyorum. Ki ben gitmediğim bi yere genelde kimseyi göndermiyorum. Sana yazı etiketi olarak şunları sunuyorum ordan kavra; saygı, sevgi, hümanizma, yıkılan statiko, yatsıya kadar yanan mum.

Bu manyaklığa şu sebep oldu;

18.10.10

Fakir Fakirin Dostudur!

Merhaba değerli Sierra Leone halkı. Bu yazıyı size artık uluslararası bir kimliğe bürünmek ihtiyacından yazıyorum. Sizi googlda "dünyanın en fakir ülkesi" diye arattım öyle buldum. Bende çok fakir bir adamım. Önceleri sizinle ne kadar çok ortak yönümün olduğunu düşünüyordum sonra görsellere girdiğimde hemen hemen hiç birinizin sağlam bir tarafı kalmadığını görünce size ne anlatacağımı şaşırdım. Ama yine de zorluk görmüş, meteliğe zırnık atılacak kadar bile metelik sahibi olmamış insanlarsınız. Beni yine en iyi siz anlarsınız.

Siz bu yazıyı artık yabancı ünlülerin bile kullandığı "google translate" sitesini kullanarak anladığınız bir dile çevirebilirsiniz. Kendi dilinizi büyük bir ihtimal bulamazsınız ama illaki sizin kanınızı emmeyi kongo kenelerinden daha iyi bilen, hatta muhtemelen mevzu bahis kenelere kan emerek öldürmeyi ilaçlarını satmak için öğretmiş kraliçe kene bir devlet size de kendi dilini öğretmiştir. Hah işte o dile çevirir öyle okursunuz. Sıkıntı olmaz dostlar. Gerçek sıkıntı sizin için bilgisayar ne sorusu? breh. breh.

Varan -1 
Siz aşka inanır mısınız değerli Sierra Leonelılar? Bizim burda hiç rastlamadım ama sizin orda harbi kendilerini güldüren erkeklerden mi hoşlanıyor kadınlar? Yani bizim bu beyaz gençliğin diline pelesenk olmuş böyle birşey, ama ben hiç güldürdüğüm bir kızın benden hoşlandığına şahit olmadım. Ya ben harbi malım, ya da bizim kızlar biraz da ortamda hesaba bakmadan adisyonun arasına üç beş yüzlüğü koyan arkadaşları daha yanık yürekli görüyorlar.

Geçen bir düğüne katıldık ailecek. Düğünün gelini Pelin diye bir deşet-ül hülya. Ufaklıktan tanırım ben Pelin' i. Aşıktım lan işte. Aynı servisle okula giderdik, yanıma otursun diye iki yanımı da boşaltırdım da o gider arabanın en yakışıklısının yanındaki zübüğü benim yanıma yollar, onun yanına otururdu. Liseye giderken evlerinin önünde toplaşan erkek ahalisi birbirine girer o da içerden "evlerinin önü boyalı direk" şarkısını açar pencerenin dibinde kafasını seksice sağa sola sallardı. Üniversitede üniversitenin en popüler yakışıklılarıyla karşılıklı aşk yaşardı. Derken üniversiteden sonra evlendi...

Bizim bildiğimiz Pelin aşka inanırdı sonradan öğrendik ki paraya inanır olmuş onu da düğününde babası sandığımız para ihtiyacı olan üniversitelilere tango oynattıran adamla evlendiğini öğrendiğimizde anladık. Ha gönül bu tabi ne bıldırcın çocuklara kondu ona da konar dedik. Hatta ne fesatız diye fesat hasetimize sövdük. Sövdük diye dilimize acı biberler sürdük. Kıskandık dedik tövbe ettik. Ama sonradan bu amca Pelin'i kendi evlerinde üniversiteli sevgililerinden biriyle kamasutra halinde basınca iyice emin olduk. Sövdüğümüze, dilimize sürdüğümüze, tövbemize pişman olduk. Ama Pelin toplumda yapmacık bir gülücük bile sağlayamayan kocasına da çok gülerdi. Biz ordan mort olduk. Sonuçta ben ne Pelin' in kocasını aldattığı yakışıklı adamdım, ne de para babası kocası.

Varan -2

Annem bundan 9 ay öncesiydi sizin oralarda neslinin Amerikalı coniler tarafından tüketildiği Bizon kürkü aldı. Efendim annem, kapitale az biraz katkı yapmadığı zaman dudağı seyrilen bir aile dostumuzun kürk almasına karşılık yaptı bunu. Annemden gören bir apartman kadın da gitti aynısını aldı. Derken sizin bir mahalle dolusu bizonunuz daha rahmetli olmuş oldu. Babama "5 taksit 100 liradan yaptırdıh işte üsütüme heç mi bişe almiyim" diye acitasyon karışımı yutturdu. Aradan geçti 9 ay, 9 aydır anname taksit parası veren babam daha yeni çakozladı davayı. "Ulan gadın bu 5 ay değil miydi?" diye soruyor, annem "taaaamm işte 3 ay kaldı." diye babamın beyin alyuvarlarıyla çaça yapıyor. Babam dönüyor bana "ulan kabakulak biz 9 aydır buna para vermiyor muyuz?" diye soruyor ben dudak büküyorum. Hatta omuzlarımı silkiyor, sonra geri dönüyorum. Çünkü benim gördüğüm anamın retinasını bana böğürtmüş gözlerini babam görmüyor. Ama sonuçta bunlar para var ki oluyor...

Neyse... Ben Onu Dimek İstemedim Sayın Erdoğan...

Biz parayı seviyoruz değerli Sierra Leone halkı bizim sıkıntımız varsa para. Sıkıntımız yoksa yine para. Bizim aklımıza sizler gelmezsiniz. Bizim sıkıntılarımız siz olamazsınız. Bizim sıkıntılarımız sizin kopmuş kolunuz, bacağınız olmaz. Sizin uzuvlarınızın olmadığını aktaracağımız kapitalizim size satmak isteyeceği Trabzon burmalarını, Erzurum bileziklerini nereye takacağını sorgular. Sizin derdinizi dinleyenler sizin asimilasyon kıvamından çıkabileceğinizden tırsar biraz daha sizi ve uzuvlarınızı keser. Size derdini anlatacak olanlar parasızlığı size anlatmaya kalkarlar. Bu döndü kızı döngü böyle doğmuş böyle döner...

Bu dönüşe oha ulan diyenler genelde şuradalar; http://www.unicef.org/

11.10.10

Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam!

Nasıl sorunlu bir haftayı geride bıraktık değerli Rıdvan Dilmen severler. Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım ama ne açarken sevinecek, ne solarken üzüleceğim. Biri diğerinin bi sonraki hali sonuçta. Netekim iş bulduk diye sevinemeyeceğimi zaten daha iş bulduğumda kendi kendime mahsup etmiştim.  Çünkü ben öncelikle kendimi sonra da dişlerinin arasında kalan yemek artığını kıymıkla değil bücür parmağın tırnağıyla alan 1. dereceden akrabalarım ve onların genetik döngüsünü tanıyorum.

Ancak ilk problemimiz okyanus ötesinden;

Paris Hilton geçen yazımda kendisine “orospu” der gibi yaptığımı iddia ederek bana memesi büyüklüğünde uyarı mesajı yollatmış. Her kelimesinden google translate’ e İngilizceden Türkçeye çevrildiği belli. Zira “….böylece, bayandan Paris özür dilemek zorunda. Sen.” diye bekaretini kaybetmiş cümleyi Paskal Nouma bile kurmaz.  İngilizce anlıyorum Paris hatta sana 8 dilde “orospu” derim. Sırf ondan daha güzelsin diye annem bile beni destekler. Anadın mı? Ayrıca biz Türk milliyetiyiz yarın ortalığa Paris Hilton Türkçemize hakaret ediyor söylentisi çıkarırım posterlerin taksim meydanında yakılır. Kork bizim milliyetçiliğimizden Paris. Ayrıca şunu belirtmek isterim ki bu konunu muhatabı ben  değil, seni google da “Paris Hilton video”, “Paris Hilton sex, porn”, “Paris Hilton meme, bacak, orası burası, frikik” diye aratanlardır. Bende onların yalancısıyım. Gelme üstüme yeter artık.

Diğer sorunumuz elbette bir musluk kadar yakın

Geçen ay bizim kız kardeş kendisine iş buldu. Torpil filan araya sokunca kızın kesinlikle şehirde söz sahibi mevkilerde, boyalı dudaklar yere değince insanın içini titreten topuklu ayakkabılarla belediye başkanına atarı olan bir mevkiye geleceğini sandık. Ancak O sandıktan şu benim daha önce şarküteri işini kaçırmam nedeniyle annemle bir müddet sadece laf sokmalarda muhabbet kurduğumuz marketin kasiyerliği çıktı. Kız bi abime sorayım, öbür abime sorayım, abimin her boka gülen nişanlısıyla azcık gülüşeyim, babamın yumruk olmuş eline dikkat kesileyim, annemin çok tanıdık adamı insanlığından eden böğürtülmüş gözlerine bakayım demeden varım demiş. Diyiş o diyiş. Kızı bir daha görmedim. Sabah 9 da başlayan mesaisi gece 1 de bitiyor, izinsiz günlerin hesabı işverene “anarşist derler, gomunüst derler, terörist derler adama la!” korkusuyla sorulmuyor. Hesap sorulmayacağını anlayan kapitalist pezevenk kız kardeşi, yaptırılacak bütün ayak işlerini de yaptırıp ay sonu tam 350 lirayla eve gönderiyor.

Evde tartışma çıktı. Annem ve babam 350 liranın sahipliği için, benimle kız kardeş işe bir daha gitmemesi için, abimle nişanlısı naalakaysa alacakları yatak odası takımı için. Annem 350 lirayı ilkin cebine koydu, “bu gız yarın işe gidecek o gadan” dedi bizi susturdu. “sıçtırmayın yatah odanıza ona ben karar veririm.” dedi abimleri susturdu isyanı bastırsı sukut-u tertib hale tekrar girmiş bulunduk.

Ama gerçek problem bacıma karşı girişilmiş bu köle İsaura projesi değil, benim bu projeye karşı çıkışım. Annem herkesin isyanını başarıyla bastırdıktan sonra Calgonit reklamlarında evin karısını azarlayan usta gibi bana döndü. “O kireçlenmiş gulah resistansına zıçtırma bah çocuh! 350 ne demek biliyon mu la 350 ” diye ilkin bir zılgıt verdi sonra sakince; Daha bir haftalık iş gören olarak evde öyle zart deyince söz hakkı elde edemeyeceğimden, hayat pahallıklarına, bostana girmiş danalardan, bacımın aklına düşürdüğüm karpuz kabuğuna, deccal olmamdan o da değilse garanti satanist olmama kadar bir çok konuda istişare ettik. Benim çıkardığım sonuç; Demek ki önemli olan işverenin kapitalist olması değil. Zaten tanıdığımız bütün işverenler kapitalist. Önemli olan analar kapitalist olmasın.

Babam daha sukutunu koruyor. Babamdan kahvelerde okey oynarken yanlışlıkla okeyi yere atan kabadayıların masa erkanındaki sulu şakaları savmak için anlattıkları  hikayelerde adı geçen “kodum masaya yumruğumu” zamanını bekliyorum. Kumandayı annemin elinden alıp havaya kaldırıp “bıyıhlarımın gücü adınaaa, çüükk bendeee artııkkk, herifiiimm beeennn!!” diye kumandayla beni gösterip beni de cesur bir aslana çevirip evde hükümranlığımızı kuracağımız günleri….
Paris olayı yalan olum.  Beni daha musluk ötesi kale almıyor ne okyanusu ne ötesi. Hemen de hadi ordan demeyin. Yarın öbürgün olur mu olur, savunmamız elimizde taslak halinde kalsın. Pelin Batu’ ya filan da uyarlarız

3.10.10

Beni Bundan Sonra Süleyman' a Sor!

Değiştim lan ben. Gülüşüm, yürüyüşüm, bakışım, duruşum, oturuşum, kalkışım, öksürüşüm, hönkürüşüm, osuruşum, küfredişim değişti. Asgari ücretli bir senyör oldum ben. Ne menem bişeymiş o kadar işsizlikten sonra iş buluşun o tatlı ay sonu bekleyişi, evin her tarafında didik didik aranan üç beş madeni Türk lirasından sonra medeni hayat… İnsan iş sahibiyken daha iyi anlıyor İbrahim Tatlıses’ in tavana yapıştırdığı çiğ köfteleri, alnındaki, göğüs kıllarının üstündeki boncuk boncuk terleri parayla silmeyi…

Şu Arada Kabakulak Oğlan Der ki;

İş tanımım çok açık ve net.
Sır tutacaksın hepsi bundan ibaret.
Yapmak istedin ticaret.
Ama artık neye niyet neye kısmet.
Götünün üstünde bütün gün oturmaktan sıkılabilirsin ama sabret.
Oturmaktan büyürse götün yaparsın Sibel Canla diyet…

Hayatının en büyük kısmı nedir diye sorsalar; sır tutmak derdim. Hah işte hayatının en büyük kısmına koyalım deseler hayatımın en büyük kısmı da size kosun derdim. Öyle de severim, sayarım, korurum. Panter Emel olurum. Bu bloğu bi kere ona borçluyum. Sır tutar mısın dediler tutarım dedim. Onun sayesinde işim bile var. İyi ki sır diye bişey var ben de iyi ki onu tutuyorum…

Yeni iş bulmuş herkesin ilk 1 haftasında yaşadığı kafada şeytanın devşirmesi “acaba daha iyi bi iş bulur muydum?” sorusuyla haşır neşirim bu günlerde. En nihayetinde hayatımda daha hiç karşılaşmadığım bir işi yapıyorum ki üniversiteyi niye okudum? Zamanında üniversite yerine ikame olarak bu işe başlasaydım cillop gibi, kayış gibi, yumurta gibi bir genç olduğum zamanlarda ne kaybım olurdu? Tek kaybım bir önceki cümlede geçen “ikame” kelimesinin anlamını bilmezdim hepsi bu.

6 sene üniversiteye yedirdiğim parayı da üstüne koyarsaydım o tavandaki çiğ köfteleri İbrahim Tatlısesle beraber tavana atardık. Sibel Can İboyla benim alnımızdaki, göğüs kıllarımızın üstündeki boncuk boncuk olmuş terleri parayla silerdi. Panter Emel de istiklal meydanında “hangi hayvanı katlettiniz de yoğurdunuz da çiğ köfte yaptınız da tavana atıyonuz yaağğğ hemmde tavana yaağğ tavana!” diye “hayvanlar tavana yapışmasın” eylemi yapardı…

Yeni sektöre atılmaktaki tek sorun pisişik pişmanlıklar değil tabi. İşi hiç bilmemek, senden az biraz fazla bilene muhtaç olmak ayrı bir sorun. Hatta en büyük sorun. Diyebilirim ki kafadan asgari ücreti zaten bu sorunla beraber hak eder adem oğlu, havva kızı... Bu noktada ben işi öğretenlerde 2 grup tanıdım;

1- İşi öğretmek isteyen, öğrenmeyene ayar olan grup.
2- İşi öğretmek istemeyen, orosp... demeden Paris Hilton' u anlayan zehir çocuklara ayar olan grup.

Benim bu noktada enteresan bir tecrübem var. Bana işi öğretecek arkadaşta iş öğretecek kapasite yok. Arkadaşı dış dünyaya o kadar rahat evliya olarak kakalayabilirim ki bu işten tarikatsal prim bile yaparım. Hatta şeytanlarla haşır neşir olduğum şu saçma sapan günlerde bu fikri bi yere not bile ederim. Arkadaş Hanifi Avcı' nın ekranlarda görünen manitasından daha duru ve saf. Hiçbir şeyi bir kerede anlayamıyor ikincisinde de ne anladığını ben anlamıyorum. Soru sormuyor, cevap vermiyor, cümle kurmuyor. Şeffaf dosyadan bozma bir insan prototipi.

Olan oldu şimdi kendi kendime hadi işe girdim biraz da işe girmiş götü kalkmış bunalımı yapmayayım. İnşaat işi yapmaya heveslendiğim, akşama kadar çimento karıp akşam 20 lira yevmiyeyi elimde hayal ettiğim günleri aklıma getireyim şükredeyim azcık lan. Eski che guevara günlerimi de bitirecem. Sadakatli çalışalım azcık. Tee Ashab-ı Keyfin köpeği 100 yıl mağaranın önünde uyumuş da "ne ayak lan bunlar yattı kalkmadılar" dememiş. Hayvandan aşşağı da olmayalım diğmi. Değiştim ben.

/ziktir çekişinizi duyar gibiyim../