Pages

14.12.09

Kıkırdağıma Kadar Titriyorum!


Yani her insan benim gibi mi başlar sabaha bilmem ama bu kadar peşpareliğe pes doğrusu. Saçlarımı hangi tarafa tarayayım sorunsallarına nanik çekerek uyanıyorum. Dişlerimin üstünde siyah lekeler. Uyurken ne yiyorum merak ediyorum. Aynaya bakasım gelmiyor. Tek tesellim kulaklarım.

1 saat sonra askeri birliğime teslim oluyorum. Her yerin kendine has bir kokusu var. Betimlemeye gerek yok. Gözlerimi bağlasalar anlarım bir dişçide olduğumu veya bir hastanede veya oldukça akademik bir derslikte. Ama tabi bunlar önce bir tecrübe gerektiriyor.

/İlk koku ilk duyuş, anlayış aralarındaki diyalektik/

Az önce saçlarımı 6 yaşından beri ilk kez 3 numara dediğimiz perçemi küllahı olmayan bir saç şekline çevirttirdim. Hani beni bu şekilde askere nasıl alırlar bilmiyorum ama. İnanıyorum ki eğer kabul edilirsem

/ki askere adam lazım bırakmak istiyorum hayalperestliği!/

çok severler beni. Kulağıma dırrrıııttttt yapmayan bir tane erbaş kalmaz. Herkes mutlu olur. Telefonumdan son mesajımı atmışım. Acayip ferah günlerin beklediğini kendime inandırmaya çalışıyorum. Bir yandan da geçen onca sene yanında bu askerliğin yemekten sonra kıymık durumu olduğuna inanıyorum. Zor veya kolay ama bitecek. Sülalemin hemen hemen tamamı askerliğimin süpersonik geçeceğine hiç zorluğunun olmadığını falan fişman anlatmaya çalışıyor.

/hala, teyze, yenge, serpil teyzeee sanki 7 sene askerlik yaptınız allaaaşkına yaa!/

Hayatı herşieye benzetebiliriz. Başı ve sonu olan herşeye. Geçici olan herşeye. Yani herşeye. İçinde bulunulan durum ve/veya olaya göre tanım değişir. O yüzden askerliğe binayen hayatı bir mermiye benzetiyorum şimdilik cilalandım, hazırlandım yerleştirilecem bisürü merminin olduğu bir şarşöre intizamlıca, bir önceki mermi arkadaşımın ateşlenmesinden hemen sonra g..tüme vurulacak tıpayı bekleyeceğim hayata doğru son sürat hareketlenmek için.

/dönüşüm muhteşem de olabilir diyor yani yazar kişi!/

İş namludan çıktığım anda başlayacak. Menzilimiz kadar ömürde delebildiğim kadar duvar delecem ama sonra elbette duracam.

Yazı duygusallığa gidiyormuş gibi bir yalpa yaptığından şimdilik yazıyı durdurayım diyorum.

Bir ay kadar yokum buralarda. Yemin ederim belki o zamanda kendime yediremem böyle yazıları artık silaha el bastık yemin ettik diyerek ama yazarım. Duramam. Tanıyorum kendimi. Kelimelerimi bırakmam.

Saygılar.

3.12.09

Bitişin Ucundaki Başlangıç!


O artık bir asker!

Artık zurnanın zırt dediği yerdeydim. Onca koşturduğum askerlik işlemlerinden sonra sevk kağıtlarımı

/halk arasında sülüs de denir!/

almak ve sınava girmek üzere komutanlıktan içeri girmiştim. Açık alanda tepecik kendini dağ zannedermiş ya o hesap kasıla kasıla girdiğim 5 erli sırada uzaktan bakıldığında dağların arasındaki kanyon gibi kalıyordum. Bizi oldukça komik bir kısa dönem çavuş karşıladı.

/diğer bütün karşılayan çavuşlar da komikti!/

Yavaş yavaş işlemlerin yapılacağı binaya doğru ilerlemeye koyulduk komik çavuşun süpersonik espirileriyle beraber. Derken küçük bir binaya girdik. İşlemlerin hangi sırayla gerçekleştiğini bilmediğimizden ne kadar süreceğini de kestiremiyorduk. Bina küçük ama faaliyeti büyüktü. Zira o ana kadar dışarda soğuktan donan g.tüm ve ben binanın gürül gürül yanan kaloriferlerine hayran kalmıştık. Sıra numaralarımızı vücudumuzun uygun bölümüne iliştirdikten sonra başka bir binaya doğru yola çıktık. Ben bu sıra işinin bu kadar hızlı bir şekilde yapıldığını tecrübe edince ortamda en fazla 15 dakikalık işimiz kaldı gibi bir rehavete kapıldım.

/denyoluk işte!/

Yeni girdiğimiz binanın manzarası ise gerçekleri suratımıza bir kazın tavuğu tokatlaması gibi yüzümüze vurmuştu; Biz sıranın, sırasının, sırasının, sırasının, sırasıydık.

/askerim efendiyim diye böyle diyorum yoksa anasının .mındayız işte!/

50 kişilik gruplar halinde 300 kişinin sırada beklediğini görünce uykum kaçtı, kendimden nefret ettim, iğrendim, kustum, geğirdim, ossurdum çok pis bir adam oldum hasılı. O an anladım buradaki bütün askerlerin neden bu kadar komik olduğunu. Bu bir isyan tedbiriydi.

2.5 saatlik ayakta ziyan olma sonrası komutana belgelerimi uzattım;

+ Evraklarını karşı odaya götür!
- Tamam hocam.
+ Hocam? Komutanım diyeceksin!
- Tamam komutanım!
+ Tamam? Emredersiniz diyeceksin ulan!
- Emredersiniz komutanım!

Evet bu sadece birinci aşama, birinci bekleyiş. Oradakilerin burası kesin son dediği duraklardan sadece biri. Bu kadar beklemicez dimi yakarışlarının başlangıcı. Arada kopyala yapıştır anlarından oluşan 6 aşamayı atlıyor son aşamaya geçiyorum. Sınav ve mülakat aşaması.

Elimizde optik formlar sınav için bir önceki grubun sınavı bitirmesini bekliyoruz. Sınavda nasıl sorular sorulduğu oldum olası hep merakımı kurcalamıştır. O yüzden çok tuhaf bir heyecan var içimde. Komik çavuşlardan birinin sinirli sinirli yaklaştığını gördük derken;

Komik Çavuş: Kusura bakmayın arkadaşlar! İçerde angutun, kolpanın biri soru çözecem diye tutturunca sizi bekletmek zorunda kaldık.

Bizim Grup: Vay göt! vay şerefsiz! Vay hurma! Vay kofti poşet! Gomutanımm bırakın .mına koyalım onunn! anasının, baldırının, bıldırcınının.....

Tabi ben bu tepkileri duyunca anladım ki sınav kitapçığının açılması sonraki gruba sülalenin teslimiyeti anlamına geliyor. Başladım optik formu doldurmaya

/50 kişilik grubumuzun tamamında olduğu gibi!/

Çavuş attığı oltanın tuttuğunu görünce o içinde oynaşan gözlerini dikti üstümüze; "Bitirenler mülakata gidebilir!" diyerekten biz daha soru kitapçığı görmemiş acemi askerlerin elinden aldı kağıtları gitti.

/sağol sağol sağol!/

Başka bir çavuş şu özelliklerden birini taşıyan elini kaldırsın dedi başladı saymaya;

* balık adam sertifikası olan
* bilmem ne mühendisi olan
* sağlıkçı olan
* bedenci olan
* müzisyen olan
* avukat, hakim, savcı, yargıcı, saldıraycı, danıştaycı olan
* kardeşi, anası, babası, bacısı filanı askerde olan

Bu mu? bu kadar mı? nerde peki;

Fırlama olan, babasının adı ziyettin olan, blog yazarı olan, google da aratıldığında bulunan?!

Yok. Elimi nereme sokim peki şimdi ayıptır sorması?

Sevk kağıtlarımızın

/sülüs demiştik bunlara hatırlıyorsunuz!/

alınmasıyla sonuçlanan mülakat sonrası. Komutanlardan biri artık asker olduğumuzu, ona göre hayatımızın geri kalanını coşarak, hoplayarak, sevişerek geçirmemiz gerektiğini söyleyen bir konuşma yaptı ve çıktık.

Sabah güneşiyle başlayan süreç güneşe veda edemeden sona ermişti. Ama askerdik artık. Ellerimizde sülüslerimiz ve memleket izin kağıtlarımız. İzinli askerlerdik artık.

/şanlı TSK işini garantiye alıyor bu izinli askerlik olayı ile!/

Sevinç çığlıkları atmamızı kimse beklemiyordu elbette. Ama heycanlanmıştım yalan yok. Askerlik anılarımı ara ara dijital platformda yayınlayacağım. Şanlı TSK tabiki bu yazıların sahibini bulduğunda öttürecektir.

/2 hafta yazmazsam polisi arayın!/

Yakalanmamak ve öttürülmemek dileği ile. Esen kalın şimdilik

"Çayda dem, askerde kıdem yavrım!"

2.12.09

Bilimsel Yüzük Parmağı ve Mahalle Baskısı!

Geçenlerde gördüğüm bir haber yüzük parmağının işaret parmağından uzun olanların hızlı araba kullandıklarından bahsediyordu. Okur okumaz hemen yüzük parmağımla, işaret parmağım arasındaki oranlamaya dikkat kesildim.

/burada herkes bi kontrol etsin bakalım!/

Gerçekten yüzük parmağım daha uzundu.

/Ev ahalisinden seçtiğim yeminli jüri ekibi de bu oranlamayı doğruladı ayrıca!/

Ama benim yine de ikna olamadığım bir nokta vardı ki bu nokta ilk kez şehir içinde araba deneyimimden kaynaklanıyordu.

Bayram ziyareti için teyzemlerle evden eve fink attığımız günlerden bayramın ikinci günü, kanbağımızın bile tanımadığı bir akrabaya ziyaret için yine arabaya yöneldiğimiz bir anda gelişti herşey. Kuzen ekstrem bir hareketle araba anahtarını bana verip donuk bakışlarıma, kaş hareketleriyle arabayı gösteriyordu. Doğru, ehliyetimi almıştım ama nasıl aldığım belliydi.

/şu şekilde!/

Şöför mahaline oturduğum an buz kestim. Daha önce sürdüğüm hiçbir arabada

/topu topu 3 araç!/

bu kadar kalabalık bir kitleyle karşılaşmamıştım. Kitle şunlardan oluşuyordu; Annem, kardeşim, kuzen, teyzem, yengem, yengemin iki çocuğu.

/yani böyle bir kitle ilkti ve bence sondu!/

Kitlenin belirgin özellikleri ise;

Annem; Aracın "ay! ay! ay! ay!" cısı.

Kardeşim; "ya bu yolda yürüyemiyo arabayı nasıl sürecek hahaha" cısı.

Kuzen; "Ulaağğğnn gazaaa basss!", "Ulaaağğnn araba geri gidiyo frene bassana!", "ayağına zı.çam ayağınaa!" cısı.

Teyzem; "bismillah, bismillah, bismillah, yasin, vel kuranil hakim" cisi.

/teyzecim leküm diniküm veliyed din diyorum sana!/

Yengem; "vurduk mu? vuduk mu?" cusu.

Yengemin Çocukları; "Kulaklarııı kızardııı hahhhaaahaa!" cıları!!!

/sanki ben anlamıyorum! vitaminsizlere bak!/

Sizi temin ederim bu kitle sadece benim hüsranımı izlemek için o araçta. Yani desem ki yarın marsa ayak bascam hiçbiri izlemez. "Amaaan o kadar uçan şeyi bize de versen biz de gideriz!" bile derler. Ama olay kıytırık bir olay ve kitle inanılmaz bir şekilde benle alay etmeye bilevlenmiş.

/yada ben bi araba yüzünden inanılmaz bir şekilde psikolojiyi bozdum!/

Kitlenin yanında en büyük engelimi oluşturan atlatmaların ben bu kadar zorlu bir engel olduğunu bilmezdim. Her atlatma yeniden arabayı çalıştırmayı gerektiriyor ve bu da araba içindeki paniği arttırıyordu. Ancak ben yine de paniği anlayamıyordum. Hele yengem "takla atacaaazz!" diye bağırdığında kendimi bile bağırır buldum. Hız kadranına baktığımda kadran resmen benle dalga geçiyordu.

/saatte 20km hızla nasıl takla atıyorsun lan denyo!/

Ben hızdan uçuyoruz sanmıştım. Yüzük parmağım işaret parmağımdan uzundu. Ama saatte 20km hız! Bu bardağı taşıran son damlaydı. Ancak bardak ben değil kuzendi. Ayağıma, fren pedalına, vites koluna son olarak da panikten bir türlü çekemediğim el frenine küfrede küfrede şöför mahaline geçti.

Kuzenin şöför mahaline geçmesiyle arabadaki bütün sesler bir anda kesildi. Ulan ben besleme miyim? Ulan ben üvey miyim? Ulan ben kimim? Kim?

Yol boyunca kimseyle konuşmadım. Arabadan inişte öpüşür barışırız diye bakanlara kulağımı bile muhatap etmedim.

/ki o saygın bir kulak!/

Sahte sırıtış altındaki bütün duygular çıkmıştı meydana. İnsanları tanıyordum artık. Dostumu düşmanımı biliyordum. Yeni bir aile lazım bana. Yeni bir sülale. Yeni bir mahalle. Yeni bir şehir.

/yada çok abartıyorum, hatta b.kunu çıkarıyorum!/

Sonuç olarak araç kullanmayla ilgili hemen hemen bütün hevesim bitmiş durumda. Saygınlığımı ve güvenimi kaybettim. Sosyete camiasına rezil old.....!

/bence yine b.kunu çıkarıyorum! Saygılar...!/