Pages

6.11.10

Fişlenmiş Beyinler Aşkına!

Oturun çocuklar. Sessiz olun bakim. Ders başlıyo kırmiiim bi tarafınızı. Fişlerden devam ediyoruz...

Evet şimdi tekrar ediyoruz;


At Ali' yi tekmele

4. sınıflardan Ali diye bir çocuk getirdi öğretmen sınıfa. Ali ata bak dedi o da döndü baktı. Anladınız demi yavrularım dedi. Yavrular anladı. Anladık ki öyle yekten ata bakmak suratta mal bir ifade bırakıyor. Çocuk aklı işte o zamanlar çok içerledik kırsal eğitim öğretime. Yavrular olarak biz sanıyorduk ki bizim orda at çok diye ata bakıyor Ali. Aynı Ali misal izmirde olsa Ali avrada bak olacak Ali de avrada bakarken o mal ifadeyi değiştirecek. Ata bakmak ve mallık kaderimizdi sandık.

Olayın daha önemli tarafı; Ali' nin ata bakışını anca pratik yaparak öğreneceğimizi düşünen beyinler her sabah yaradan ne kelimeler yaratmış dedirten kelimelerden anlamadığımız cümlelerle yeminler ettiriyordu. Anasının ak sütüne karışmış omega3 lerle, ballarla, muzlarla beslediği, asker çocuğu zekası taşıyan yumru elli badem gözlü bebelerin ezberleyip, okul camiasına tekrar ettirttiği andın hala ne boka yaradığını bilim açıklamış değil. Ne dediğimizi anlamadığımız için de hayatımızda ilk kez ettiğimiz yeminin heycanını yaşayamadık. Arada bilime saygımız, sevgimiz, güvenimiz de gitti. Tüh.

Emel ipe takıl kafanın üstüne yere düş!

Gömleğinin, pantolonunun çizgisi kaymış okul yönetimi 3 kişi oturduğumuz sıralarda 2 kişi oturtmaya çalıştıl bi zamanlar kabul etmedik. Bu seyreltmeye anlam da veremedik. Hadi biz sırada 3 kişi kartona konmuş civcivler gibi birbirimize sarılıp ısınmaktayız. Nedir sizi tek başınıza ayakta sıcak tutan o fizik ötesi güç?

Bilmem bilir misiniz, soğuk havada kakanızı yaparsanız çıplak gözle bokunuzun üstünden çıkan dumanı seyredebilirsiniz. Tuvaletimiz okulun arka sokağında Edisondan habersiz bir kulübeydi. 3 kişi yan yana işer, kol kola donumuzu çeker, omuz omuza donmuş musluktan su damlası beklerdik. Tuvaletimizin bu ahır özellikleri yanında unisex oluşu moden bir hava katıyordu ayrıca.

Bokumuzun dumanını seyir hali eğer biraz uzun sürerse "götüm dondu! götüm donudu!" diye o minik çıplak götünüzü okul yönetiminden birilerinin daha yeni elektrikli sobadan çektiği sıcak elleriyle ısıtmasını talep edebilirdik işte her kaosta öyle başlıyordu zaten.

Bizim oyunlarımız sınıfa taşıdığımız odunları, kömürleri "odun ve kömür ile etkin soba yakma teknikleri" konusunda uzmanlaşmış öğretmenin önüne atmak, onun o küfrede küfrede yakmaya çalıştığı sobayı yada küfreden öğretmeni  izlemek. Kömür olmuş elleri musluklar donduğu için yıkayamamak, birbirimizin suratına sürmek, eve gittiğimizde anamızdan 1 ton kömür dayağı yemekten ibaretti. O yüzden kıskancız aczık.

Ilık süt kayna Işıl' ın üstüne dökül!

Evimizin mutfak dümeni başında sümen edilmiş taze besincikler poketopun içine konulmuş pikaçu gibi fermantasyon geçiriyordu. Cillop gibi elma koyuyorsun pörsüyor, portakal koyuyorsun şişiyor, kalıp peynir koyuyorsun eritme oluyor, afedersin turp koysan anana sövüyor. Hele mevsimlerden kışsa, hele yumurta koyduysan kesin donuyor. Eksi anasının hörekesi soğuğunda donmuş yumurtaları çözmek sağlam bi küresel ısınma istiyordu ki sera etkisi yaratacak ossuruk bizde yoktu canlar.

Bu koşullar altında ılık süt tabiri sadece gaz yapan bir içecek olarak geçti kayıtlara. İçen varsa tee diğer sınıflardan belli oluyordu. Hatta doğru tarifini yapsam o kokuyu herkes tanır. Şöyle; Ilık sütün midede soğuktan buzul olması, ince bağırsağa kadar kendini mayalama çalışmalarıyla gaz olarak yumurtayla, yanmış lastik kokusu karışımı çıkan kokuydu o.

Bonus; Bana Çocukları Ziklemediniz Dedirtemezsiniz!

Yine zulümlerden zulüm beğendiğimiz bir kış ayı Süleyman Demirel geliyor diye diktiler bizi yolların kenarlarına. İt gibi titriyoruz dicem itlere yazık. Biz bir hayvandan daha çok titriyorduk. Titremekten çeneme ağrılar girdi, kulaklarım bir sarıya bir pembeye döndü. Sülüman dayıya ayıp diye montlarımızı giydirmediler üzerimize. Sanki montolarımızı giyersek "Sülü bu montların kapşonları var ya... sana girsin eylemi"ne dönüşecek olay. Selamın kavlen yahu.

 Aha geliyo aha geldi derken, bizi sevecek, oyuncak verecek sanırken akşama doğru önümüzden siyah siyah arabalar geçmeye başladı. Bitanesinin içinden bize bakan kel bi adam. Bırakın durmayı resmi araçlara özgü korna bile duymadık efenim. Ne gördünüz dedi öğretmen sonradan, ne görecez aynı Ali'nin ata baktığı gibi bize bakan bi adam gördüm. Şapka? Valla onu görmedim... Ama baya baya bildiğin adamdı...

2 Kere Tükürdüler, Elhamdulillah...:

Anken Stein ©8ex-en8 dedi ki...

Yaw o ipek değil miydi ;)

Kabakulak Kocakulakoğlu dedi ki...

o ipi tutan dostum :)

Yorum Gönder

Bir de sen tükür şu kulağın suratına!