Pages

16.8.10

Beynimi Fıstık Yeşiline Boyattım Ufkum Açıldı!

İşsizlik mahalinin saygıdeğer işsizleri merhaba. Bu satırlar tüm işsizler için gelsin. Zaten bu satırları işi gücü olan bir vatandaşın sonuna kadar okuyacağına pek ihtimal vermiyorum. İşi var, okuyorsa kesin devlet memurudur o da "hıyara bak" der, kapatır sayfayı, açar feysbuku çıkar gider. Olsun ama onları yıllarca aldığı yüzde tek rakamlı bir zamla çocuklarını adam etmeye uğraşmış babam nedeniyle seviyorum, canlarım benim. Okuma olayı böyle. Olayın birde yazma boyutu var ki işim gücüm olsa bu satırları yazar mıyım tartışılır. O halde yine "hıyara bak".

Ruhaniyete dalıpta "işim olsun bi daha yazmicam" adağı adamam. Yazmak güzel şey. Arada izleyici sayısının artışı hem yürekte uçurumdan atlayan koyun dolu bir özgüven hemde popoda %40 a varan yukarı ivme yaratıyor ki hepimizin sevdiği şeyler bunlar. Bir de yazı yazmaya alışmak var ki o ahda kötü. Biliyorum "ahda" diye bir kelime yok. "daha" kelimesiyle "ahada" kelimesi arasında kalınca üstelik klavye ve mekan benim olunca %40 lık yukarı ivmenin de bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak ğötümden kelime ürettim. İşte bu özgürlük, hür yazı yazmaya alışkanlığın ve onu sevmenin başka bir boyutu. Boyut boyutu açar. O yüzden hemen ilk cümleme geri dönüyorum. İşim olsun bir daha yazmicam adağı adamam. Lakin işim gücüm de olsaydı yazmaya başlamazdım. Bu da hayır, şer, nasip, kısmet, kaza, kader boyutu.

Soktum boyutu, sordum soruyu; İşsizler neden sevilmez?

Bilmiyorum. Ama gerçekten sevilmiyor. Ben kendime ayar oluyorum en başta o yüzden çevremdekilerin de sevmemesi aslında bizi gizli bir ortak paydaya götürüyor. Bir yere otobüsle gittiğimde milletin gözüne batıyor "bu ser-ü sefil kabakulak parayı nerden çarptı da bindi otobüse" diye. Aynı anda bende kendime sevgi dolu sözcükler sarfetmiyorum. Öz eleştirimi sapına kadar yapıyorum "ulan ne hödük adamım ben yürümek dururken otobüse biniyorum kimim lan ben hay beynime kakanikonzi".

Bu paralel nefretleşmeden benim anlaşamadığım nokta ise kıyaslanma. Tamam oturalım parasızken yediğim her halta beraber şaşıralım. Hangi ayın hangi gününü yaşadığımın farkında bile olmayışıma beraber sövelim. Orta parmak gösterelim. İki parmağımızın arasına baş parmağımızı sokup yumruk yapalım, sallayalım. Ama kıyas yapılmasın istiyorum. Başını ayağının altındaki cennet varsayımıyla annemin çektiği, grand kankaları; evlat yüceltmesini diğerlerinin evlatlarını yererek yapan teyzelerim ve merdiven başlarında eteklerini bacak aralarına sıkıştırıp oturan yüksek volümlü hanım komşular erbabı olduğu işten vazgeçemiyorlar. Tabi guruhu daha yazarken isteğimin nasıl faul bir istek olduğunu anlıyorum. Guruh kendi arasında bile 10 dakika sürekli olarak hanım hanımcık anlaşabilen bir grup değil. Benim isteğim onların önünde orjinal Mona Lisa tablosu olsa ne olur? Hangisinin daha çok Mona Lisaya benzediğiyle alakalı bi kavga çıkar ne olacak...

2 haftadır evde evin arkasına açılan markette kaçırdığım şarküteri işi yüzüme vuruluyor. Meteliksiz rezillik tatiline gittiğim sırada şarküteride çalışacak eleman aranmış. Ete katılacak az bişe kuyruk yağıyla hem müşterinin ihtiyacını karşlayacak, hem de market sahibinin gönlünde yer edecek kişi ben olmadığım için amansız bir kavga içindeyiz aileyle. Evde parayla ilgili ne sıkıntı olsa hemen akla ilk şarküteri geliyor etten iğreniyoruz. Orda çalışan şanslı çocuğu konuşuyoruz. Annem her çalışan gence olduğu gibi ona da evlat muamelesi yapmış. Yüreğinde zırt pırt yaptığı oyuncu değişikliğinde yine çıkan oyuncu ben giren oyuncu şarküterinin çiçek çocuğu..

Annemin işi gücü olan çiçek çocukları... Hepsi birbirinden kıvrak. Hepsinin ğötü başı ayrı oynuyor. Hani solucan bi çiçek ismi olsaymış da onlara konaymış. Dalyan gibi vucutlarının ardına saklanmış çiçek gibi ruhlarını bir gün yanlışlıkla girecekleri gay barda keşfedecekler bence. Loş ışıklarda, kapanan kapılardan sonra jartiyerli, adeleleri boynundan aşşaa gelmiş bi amca "dans edelim mi?" diye sorduğu anda anlayacaklar. Farkında değiller onların o şeker suratları değil annemin o içli içli "evladdıımm" inlemeleri. İşsiz kalsalar da annemin ve saz arkadaşlarının bir de o zaman görseler volfeştaynını. Beddua değil, "iyi günler teyzecim" pıtırcığına aldıkları şahane güleç yüzlere, arkalarından yapılan "aman nasıl iyi çocuk" tanımlamalarının sahteliğine samimi bir uyarı benimkisi.

Kin tutan bir adam değilim. Ancak hayatımıza kattığımız bazı ekstrem istisnalarla hayat daha renkli. Kinimin egzotik istisnasıda bu. Olmaz ya olurda bu devlette höst ulan maaşlı bir iş bulursam bu yazıyı sonuna kadar okumuş muhtemel işsiz kardeşlerimi "kabakulağın sol kulağındaki sivilcesinin üstünde güneş ışığı vurunca beyaza dönen uzun kılının merhametsiz tavrı" adlı festivale davet ediyorum. Bak böyle bir adak adanır işte. Emin olunuz ki kıymetimiz o gün anlaşılacak ve çok sevileceğiz..

7 Kere Tükürdüler, Elhamdulillah...:

C3Moi dedi ki...

Bende işsizim beni de seven yok. Küçük Emrah'ı da seven yoktu. Sonra anarşist oldu. Parası yoktu ama tüplü range rover'ı vardı. Sonuç olarak kutup ayıları çok yalnız. Range Roversız bir kutup ayısı aşksızdır da aynı zamanda.

gunesyuksel dedi ki...

mühendis abimin kpssden 69 aldıgını duyan bır baska muhendis bağyan "ayy cok düşük.. bu puanla hiç bir yere giremez. bosuna ugrasmasın. zaten yuksek alacak olsaydı bu yasına kdr bi işi olurdu" deyip ezdi.. sonra kendi sonucunu ögrendik.. 70 puan.. ama bu bagyan aselsan'da calişiyor. yani iş'siz ya da iş'li olmak adam olmayı gerektirmiyo.. sen adam ol yeter kk.

Azze dedi ki...

fotodaki bacaklar iyiymiş yannız

Kabakulak Kocakulakoğlu dedi ki...

@C3moi adamım her zamanki gibi yazıma tercüman olmuşsun :) saolasın..

@güneş bizde de işi olmayana adam demiyorlar. Adam olmayanı sevmiyorlar. Adamlık anlayşlarına sıçacağız bi gün. :(

@azze eheee kimin bacakları. kimin kahvesi. kimin çantası. kimin paralı zamanında aldığı, lekesini parasızlıktan kurutemizlemeye çıkarttıramadığı pantolonu olmayan takım elbisesi.

Azze dedi ki...

kimin işte? ben de onu soruyorum. gönder bana :P

Kabakulak Kocakulakoğlu dedi ki...

yaf tek eksiği zaten yukarısı. Yukarsında da biraz sakal, dağınık saçlar çokca da kulak var. kolayca hayal edilebilir bişe. :)

Adsız dedi ki...

bu umutsuz yazıya bi alıntıyla karşılık vermek geldi içimden :)

Umutlarımın bir kısmından hüznüme şahane bir sos hazırladım. Arta kalan kısmını evlatlıktan reddettim. - Küçük İskender

Umutlarının aynısından bana da ısmarla! :)

Yorum Gönder

Bir de sen tükür şu kulağın suratına!