Pages

4.7.10

Bana Mutluluğun Sünnetini Çizdirdiler!


Ailem çok geniş insanlardan oluşuyor, kilo yanında karakterdeki genişlik bizi modern ve entelektüel bir aile yapıyor. Annemin ve babamın o engin bakış açısı bize olmadık güzellikte hayat yaşamamıza vesile oldu. Kız arkadaşım bizimle yaşamaya ilk başladığında garipsedi biraz. Abimin nişanlısıyla bizim odamızdaki tepüşmelerinden rahatsız oldu belki de. Nicedir alıştı. Sabahları beraber aldığımız duştan sonra daha sevgi dolu gülücükler yolluyoruz etrafımıza. Kız kardeşim erkek arkadaşını istediği zamanlar empati yaparız. Onun özlemini aile olarak anlamaya çalışır, bazen ağlarız. Eğer gece geç vakitte kudurur da gidecem diye tuturursa karanlıktan korktuğundan kıyamam, kendi ellerimle bırakırım erkek arkadaşının evine. Annemi bulaşık, çamaşır yıkayan, yemek yapan, temizlikle uğraşan bir meta olarak değil babamla eşit bir birey olarak görürüz. Annem 4 gün eve gelmese saygısızlık etme korkusuyla nerede kaldığını bile sormayız. Elbette babamıda...

Yani şu yazdıklarımı az daha uzatsam da kendimi inandıracak seviyeye getirsem yarın ülkenin gündemine bomba gibi düşerim. Gözleri bantlı, yüzü mozaikli ama kulaklardan her halükarda tanınan, bütün ailesini doğramış, pişman olmayan, bidaha yazdıklarına inansa bidaha yapacak "KK" adında bir blog canisi.

Biz o kadar geniş olamayacak bir aileyiz. Başına 700 farklı kelime getirebileceğim "baskısı" kelimesi var bizim dünyamızda. Aynı zamanda bu "gerici" halimizden memnun oluşumuz. Babamın artık üstesinden gelinemeyecek borçlarının yanında benim işsizliğim ve abimin eve gram faydasının olmaması kardeşimi muazzam makyajlı, kırmızı entari ve topuklu ayakkabılarla caddede göreceğim veya annemin durduk yere taptaze domates, biber, salatalıkla eve gireceği ve bunları sorgulamayacağımız anlamına gelmez. Elbette böyle bir durumda sorgulanacak birşey olmadığını, manavla annem arasındaki diyalektiği anlarım. Ama adettendir "bu ne lan!" diye de sorgulanır kalemi kırma öncesi. Neyse dediğim gibi halden memnuniyet çoğunlukla maddiyatla alakalı birşey olmadığından rahatlıkla oturup Abidin Dino' nun resminin önünde ailece çay içebilir, abimin o gerizekalı espirilerine gülüyormuş gibi yapabiliriz.

Halden memnuniyet ise zaman zaman işe gelindiği gibi hareketlere sahne olabilir. Mesela kardeşimin tanımadığımız bir erkekle muhabbetine denk gelmek, onu kendimizin bile tanıyamayacağı hale gelene kadar dövmek anlamına gelebilir. Çünkü bu basit olandır ve memnuniyeti basit olanda yakalayanlar için bu; şiddetli alışkanlık, geri dönülmez akşamın ufkudur. Ancak olay gerçekten uğraş isteyen bir şeyse memnuniyete zike sallamamakla ulaşılmaya çalışılabilir. Buna örnek olarak da benim sünnetimi gösterebilirim.

/altını çizeyim sünnet organizasyonunu gösteriyorum, sünnet olmuş yerimi değil./

Yıllarca memnuniyete zike sallamamak yöntemiyle ulaşmaya çalışan zihniyet nedeniyle üniversiteyi kazandığım yıllara kadar hayatımı sünnetsiz, görünüş olarak tam, içgüdü olarak yarım bir erkek olarak geçirdim. Zihniyete sunduğum "eee ben ve bizim bücür kocaman olduk sünnet??" önerisine; "hele bi başla üniversiteye bakalım nöörüyon.." gibi sanki üniversitede sınıf geçersem ödül olarak "sünnet" kazanacakmışım cevabı beni kendi sünnet düğünümü hazırlamaya mecbur etti.

Doktor buldum amansız bir pazarlığa koyulduk. Doktor doğal olarak benim sünnet maliyetimin normal sünnetlerden çok fazla olacağını savunuyordu. Ancak ben her öğrenci gibi damardan damardan öğrenci indirimi için çaba gösteriyordum. Sonunda orta noktayı bulduk gün belirledik. Evdekilere durumu çok net olarak anlattım. "Sünnet oluyorum şu tarihte evi hazır edin" hemen itirazlar başladı tabi annemden; yok efendim o tarihte olamazmış çünkü evde altın günü varmış... Elbette çok da çüko. Benim naçiz vücudumun fazlalığı o altın dolu bilekleri hatta kolları birbirlerine hava atmaya yarayan kadınlardan çok daha kıymetliydi.

Derken gün geldi çattı. Terzi arkadaşıma diktirdiğim özel sünnet kıyafetiyle ben hazırdım. Annem gün ile beraber benim sünneti aynı güne getirmiş, içerde ah oğlumun çükü diye acımtrak yaparak bütün altınları toplamaya başlamıştı. Derken doktorun uzun çabaları sonrası fazlalık etraftaki şaşkın gözler altında alındı. Başlarda ağlamaklı olmuştum ama opersyon sonrası değişik bir mutluluk vardı içimde. Hem kim sünnetini bu kadar net hatırlayabilirdi ki? Hemde kendi organizasyonuyla. Ancak bu mutluluk ilk tuvalet maceramda hüsrana dönüştü. O güne kadar fazlalık diye baktığım bölge meğer ne kadar ihtişam katıyormuş. Küçücük geldi gözüme birden. Ağlamamak için zor tuttum kendimi. Elimle sallaya sallaya çıktım tuvaletten "bu neye yaricak ulan" diye bir yandan ağlıyorum bir yandan sallıyorum. Aşırı sallamaya bağlı olarak dikişler atmış tabi. Kan revan içinde düşüp bayıldım. Bütün gece fazlalığın anlam ve önemini belirten konuşmalar sayıklamışım. Kayıtlarda var ama paylaşmak gereksiz...

Evet memnuniyete zikine sallamamak yoluyla ulaşmaya çalışanlara karşı verdiğim amansız bir mücadeleydi. Kazandım. Zafer benim.

Ne diyordu filmin sonunda;

Victorrryyyyyy!! Yok lan o değildi; freeeeddooommmm! buydu. Tamam.

10 Kere Tükürdüler, Elhamdulillah...:

Ohannes dedi ki...

sünnet olurken,ucundan kestikleri et dokusunu adam bana dokunucan mı ? diye son kez hasret gidermemi istemişti.sünnet olduktan sonra ailemizin kutsal erkekler listesine yazıldım.dikiş patlamasın diye pantolonun şey hizasında bulunan yerini elimle doksan derecelik açıyla yukarı kaldırıp koşuyordum.

Venus Gamzeli Kız dedi ki...

ayhhh.. hiç güleceim yoktu. :)

C3Moi dedi ki...

bob sinclair havası var yazıda :)

Depresif Ayu dedi ki...

ilginç bir deneyim olmuş gerçekten,hazırlıkları senin yapman falan. ama olayın her anının bilincinde olman nasıl bir duygu acaba? ben 2,5 - 3 yaşında olduğum için hiçbir şey hatırlamıyorum tabi. Tek bildiğim, bana gelen hediyelerin de sansar abim tarafından iç edilmesi :)

Azze dedi ki...

te allaaam :))))

chyrkyn dedi ki...

o kesilen ufacık parça,prostat kanseri olma riskini yüzde bilmem kaçtan yüzde ona düşürüyormuş(bilimsel veri).o parçayı kobaylara yedirmişler,kobayların yüzde doksanı,onda dokuzu,on tanesinden dokuzu prostat kanseri olmuş(bu deneyi yapanlar,onun günahından nasıl yırtarlar bilmem)

Kabakulak Kocakulakoğlu dedi ki...

@ohannes, büyük kaptan; küçük yaşta işi bitirmenin faideleri işte. Bizimki kaldırıp koşma çağını geri bırakırken gözümde 2 damla yaş vardı :)

Kabakulak Kocakulakoğlu dedi ki...

@C3Moi; dostum senin yüzünden vikipediye girdim bob sinclair diye arattım mutlu musun :Pp:PP :)

Kabakulak Kocakulakoğlu dedi ki...

@azze, @Venüs Gamzeli Kız yatın kalkın kız doğdunuz diye dua edin. Yoksa şimdi gülen taraf değil, Ohannes gibi anı hatırlayan taraf olurdunuz :)

Kabakulak Kocakulakoğlu dedi ki...

@Depresif Ayu kötü bir duygu hajım. O zamana kadar sen öyle alış, sonra birden büyüklükte 1/4 oranında küçülme meydana gelsin. Aynık oranda büyütmek için çaba gösterenler aklıma geliyor da belki şimdi olsa yapmazmışım :)):)

@chyrkyn doğrudur kanka şu an kendimi hiç prostat kanseri olmayacakmış gibi hissediyorum. Hatta sünnetimden bi kaç gün sonra okuduğum "yaşama çevrilen pedal" kitabından sonra da "lence amstrong" a sünnet olması yönünde mailler attım :)Bi tek alışma mevzusu var alıştıktan sonra süper bişeymiş :))

Yorum Gönder

Bir de sen tükür şu kulağın suratına!