/önce bi "gandi kabakulak" olim sonra!/
Aynı şekilde özgürlükte böyle. Kunta Kinteye göre Köle İsaura prensesler gibi yaşamaktadır. Sahibinin iki dürtüşü elleyişi her yerde olur. Hele bizim Türk filmlerinde babası, kocası yoksa o kadınlar Köle İsauraya köle olsunlar.
/emrah abiydi de ne oluyodu sanki! Baba lazım baba!//
Külkedisi ikisine göre ciğerlidir. Candır. İkisine de sahip çıkar, bakar, korur, aş verir. Ama hallerinden anlamaz. Prens öper onu. O ne anlar en son ne zaman kadın görmüş hatırlamayan Kunta Kinteyi. Robinson dedeyle ortaklaşa kıç kılı kesen Cumayı. Kamçıyla dürtüklenen İsaurayı...
Ben bu konulara hiç girmiş adam değildim. Bundan önceki bütün yazılarım da şahittir. Ama işte insanın bir kere elinden o özgürlüğü, o yemeği alsınlar. Hemen bunları düşünmezseniz klavyenizdeki Ğ olayım. Hatta ¿ olayımda klavyelerde bile bulunamayayım.
Tabi konunun en güzel özetini aslında Mevlana yapmış, demiş ki;
"Sen "fırtına" dersin ama nerden bilirsin fırtına nedir?Aynen öyle oldu. Özgür değildim. Sanki benden fazla kimsenin özgürlüğü elinden alınmamış gibi. Ama yine anlamıyordum benden daha az özgürlük sahibini. En çok elimde kola, cips ikilisini yuttuğum zaman aklıma geliyordu daha az özgürler. Kıymet bilmemenin kola ve cipse yenilişinin yasını yine kola-cipsle yapıyordum hasılı.
İlkin bir düş o fırtınanın içine
Düşte "fırtına" de fırtınanın tam orta yerinde... "
Söz kolay olunca değeri de kolay oluyor. Daha öncede söyledim. Kakacak değilim devamlı; Oy ben çok sıkıntı çektim. Oy bi dondurmamı bitiremedim. Oy kolam-cipsim... diye. O ki bunu öğrendik piç kalmasın uçtum akıllarda, söyleyelim.
Yada gerçekten kıymetli herşeyin yazımı, söylenimi zorlaşsın değerini bilelim...
0 Kere Tükürdüler, Elhamdulillah...:
Yorum Gönder
Bir de sen tükür şu kulağın suratına!